12 Ocak 2009 Pazartesi

Rang De Basanti(2006)


Hindistan sinemasının önemli isimlerinden ve Hindistan gençliğinin starlarından biri olan Aamir Khan'ın başrolde olduğu, Rakesh Omprakash Mehra'nın yönettiği devrim temennisi niteliğinde bir film.

Kurgusal açıdan oldukça üst düzeyde olan film genç bir ingiliz yayıncının Hindistan'ın ünlü beş devrimcisinin belgeselini çekme isteğiyle Hindistan'a gitmesiyle başlar. En apolitiğinden 5 gençle tanışır, arkadaş olur ve belgeseli çekmeye başlarlar.

Burdan Sonra Spoiler İçerebilir

Film kurgusal açıdan, karakterlerin problemlerini tek tek ele almasıyla ve özellikle çif zamanlı olmasıyla oldukça sürükleyici ve yoğun bir hal alıyor. Oyunculuğun ve müziklerin de oldukça iyi olması 2 saat 50 dakikalık filmi rahatlıkla, hiç sıkılmadan izlememizi sağlıyor. Yalnız Hint klasiği dans sahneleri olmasaydı film yarım saat kadar kısalırdı.

Filmin en beğendiğim özelliği Hindistan'ın ilk komünistlerini tanıtması. Genç yayıncı Sue (Alice Patten) bu 5 devrimcinin belgeselini çekmek için şirketinden bütçe talebinde bulunduğunda; "Gandhi'yi çekersen para veririz, Gandhi her zaman tutar, hatta Che bile olur" gibi yanıtlar alıyor ki burada sol geleneklerin veya karşı duruşların popüler bir tavırla nasıl işlendiğine yönelik bir eleştiri olması memnun edici.

Ayrıca filmde Hindistan gençliğinin nasıl depolitize olduğuna, nasıl politize olabileceğine ve müslüman - hindu; Hindistan - Pakistan sorunlarına da değiniliyor. Bazı sorulara da "kendi çapında" denebilecek şekilde cevaplar veriliyor. Kendi çapında diyorum çünkü filmin başında Lenin'in isminin referans verilmesine karşın, bir devrimin hangi yollarla yapılabileceğine ya da gerekliliğinin hangi düzeyde olduğuna dair verilen cevaplar beni hiç tatmin etmedi açıkçası.

Film de anlatılan beş devrimci gencin Gandhi döneminde mücadele vermesi, o dönemde sadece "pasif direniş" olgusunun yer almadığını aksine gayet militarist ve şiddetli bir şekilde mücadele veren insanların olduğunu görmemiz filmin bir diğer artısı. Ancak bu dönemi izlerken olayları Türkiye ile karşılaştırmadan edemiyorsunuz. Keza gayet "vatansever", "ulusalcı" bir solun varlığı (elbetteki İngiltere'nin emperyalizmine karşı verdikleri mücadele bunun başlıca sebebi) ve mücadele yöntemleri bizde yaşanılanlarla oldukça net bir şekilde kesişiyor.

Bunun dışında yine Gandhi filmini izleyenlerin ya da dönemi okumuş olanların bileceği,
Jallianvala Bagh katliamına kısaca değiniliyor ama olayların gelişim süreci sebep ve sonuç ilişkisine bağlanmadan kesiliyor. Filmin belki de en eksik tarafı politik olaylardan ve mücadelelerden bahsederken sebep-onuç ilişkisini, amaçları yeterince anlatamaması. Yani İngiliz emperyalizmi, sınıf mücadelesi gibi olgulardan neredeyse hiç bahsedilmiyor. Sadece bariz şekilde ortada bulunan yanlışlara müdahale etme çabasında bulunan gençler görüyoruz.

Son olarak filmde anlatılan politikleşme sürecinin "orduya katılın, polis olun, yönetimi ele geçirin işleri anca bu yolla düzeltebilirsiniz" görüşü ise benim için tam bir fiyaskoydu. Belki beklentilerim biraz fazla olduğu için bel ki de yöntemlerin aslında dünya solunun yetersiz yöntemlerinin birçoğuyla birebir uyuşması sebebiyle bu anafikri beğenmedim.

Sonuç olarak, kişisel olarak ne kadar militarist ve yetersiz bir mesaj verdiğini düşünsem de popüler tarihin dışında bir noktaya ve Hindistan'ın bugünkü haline değinmesiyle ve kurgusuyla izlenmesi gereken önemli bir film.. İyi seyirler dilerim.


9 Ocak 2009 Cuma

Taare Zameen Par



Hollywood'un çok sık kullandığı bir konu; hizaya gelmesi zor, normalin çok dışında öğrenci veya öğrencileri yine kendi anormallikleriyle aynı seviyede bir öğretmenin hizaya getirmesi... Bunu bir de Bollywood'dan izlemiş oldum. Yalnız konuyu ele alış biçimi açısından filmin uzunluğu (165 dk.) ya da bilindik bir konu olması baymıyor.

Filmin yönetmeni ve başrol oyuncusu Hindistan sinemasının ünlü bir jönü olan Aamir Khan. Ancak filmin esas oğlanı, Ishaan rolündeki Darsheel Safary (ki kendisinin bu rolle en iyi erkek oyuncu ödülü var imiş). Filmin konusundan fazla bahsetmiycem ama yine de ufaktan konusuna ve özellikle de hissiyatına değinmekte fayda var. Dedik ya bilindik konu; küçük Ishaan okulla uyumsuzluk gösteren, özgürlüğüne düşkün şimdiki şehirli anne babaların "amann çocuğum hiperaktif" cinsinden veryansın edeceği bir velettir. Başına gelenler kendisini ailesinin gözünde yola gelmez çocuk durumuna düşürünce babası tarafından yatılı okula yollanır. İşte burda da devreye kendisini çocuklara adamış, nerde mazlum çocuk görse gözleri dolan süper öğretmen Ram (Aamir Khan) girer. Buradan itibaren öğretmen - çocuk ilişkisi işlenmeye başlanır.

Filmde "Mahmut Hoca" nasihatlerinin ailelere yedirilmesi az da olsa göze çarpsa da rahatsız edici bir hale gelmiyor. Bunun dışında Ishaan'ın hayalgücünün, korkularının, depresyonlarının tam da bir çocuk gözüyle aktarılması açısından animasyonlar kullanılmış bu da filme büyük akıcılık katmış. Hatta görsel açıdan filmi çok üst noktalara taşımış diyebiliriz.

E Hindistan yapımı film izlersin de şarkılar, danslar görmez misin? Film kısmen müzikal tabi ama içiniz rahat olsun kıllı bıyıklı amcaların morlu sarılı gömlekleri ve dar kot pantolonlarıyla kıç salladığı bir film değil. Hatta müzikler oldukça leziz, şarkıların girdiği sahneleri müzikal sevmeyen biri olan ben bile sıkılmadan izledim.

Öğretmenlik mesleğinin sisteme sunduğu hizmetin ve militarizasyonun ilk ayağı olmasının yanı sıra öğretmenin birey olarak birşeyleri değiştirmedeki rolünü de anlatan film sonuç olarak herşeyiyle mükemmel olmuş bir film. 2007 yapımı ancak 2009'da izlediğim en iyi film şimdilik.

Kaçırmayın derim.
http://www.imdb.com/title/tt0986264/