21 Kasım 2008 Cuma

The Visitor


İşte korktuğum şey başıma geldi. Bendeniz müzik yiyip müzik içen ve hatta müzik sıçan bir insanım efenim. Bu müzik tutkusunun yanında bir de film tutkusu vardır dimağımda. Blogu açarken sadece yazı yazma üzerine kurgulamayı düşünmüştüm, lakin bahsi geçen tutkularımın bu kurguyu bozacağını tahmin etmiştim. İşte şimdi mütecaviz tutkularım yazma isteğimi bir şekilde etkiliyor. Ama blogumun kurgusunu bozan filmin de böyle bir film olması benim için mutluluk verici. Keza bu film; müzik ve sinema tutkularımı ciddi seviyede tatmin eden bir film oldu. Yazmadan edemezdim.

Yazan ve yöneten Thomas McCarthy abi, zaten Amerikan modern sinemasının tek düze üslubunu bozma konusunda sabıkalı bir abi. Kendisinin diğer filmlerine de kısa zamanda göz atmayı planlıyorum.

Film anlatmayı pek sevmem açıkçası, spoiler vermeden açıklamaya çalışmak da oldukça zor bir durumdur benim için. Ben genelde "olm şu sahneyi hatırlıyon mu laaan?!? nası koydu adamın kafasına baltayı" geyiklerinden yanayım film konusunda. Hele ki; "Ah o doğa temasının insanın yalnızlığına etkileri negzeldi değil mi şeker" diyaloglarından hiç hazzetmem. Edindiğim feylozofik deneyimleri filmden uzak diyarlarda belki ufak göndermeler yaparak geyik mezesi yapma taraftarıyım.

Zaten Visitor de kendisi hakkında "acaba şimdi ne olacak? " hissiyatı uyandıran bir film değil. Başlangıcından sonuna kusursuz bir anlatım ve oyunculukla biz şehirlilerin gönül telini titretmeyi çok da güzel başaran bir film.

Konuyu kısaca geçiştirelim; Walter Vale(Richard Jenkins) gayet sıkıcı bir akademik yaşantısı olan, hayatından son derece bezmiş bir profesördür. Kendisi hayatın verdiği boşluğu müzikle doldurmaya çabalan ancak hayatın rutininden sıyrılamayan biridir. Tesadüfen bir sunum için yıllar sonra gittiği New York'taki dairesinde, daireyi bir dolandırıcıdan kiralamış olan biri suriye'li diğeri senegal'li bir çiftin(Tarek ve Zainab) kalmakta olduğunu görür. Tarek ayrıca sokaklarda ve küçük işletmelerde çalmakta olan bir perküsyonisttir. "Ve olaylar gelişir"...

Amerika'nın göçmen politikası, esaret, şehir rutini, müzik ve dostluk üzerine kurulu gerçekten bambaşka, muhteşem oyunculuklarla örtülü sade ve derinden etkileyen bir drama izlemek istiyorsanız hemen açın ve izleyin derim okur.

En azından yolumuz Amerika'ya düşerse nerede yiyeceğimizi biliyoruz; "yatagan kebab house"..

Son olarak bana Fela Kuti'yi tanıma şansı verdiği için Tarek'e teşekkürü borç biliyorum!!

Hadi bir de puanlama ritüelimizi yerine getirelim : 10/10

"We are not helpless children!"

www.thevisitorfilm.com
www.imdb.com/title/tt0857191/

Hiç yorum yok: